Bazı
firmalar, markalar, logolar sahipleriyle özdeşleşir. Bazılarınınsa sahibi
hakkında en ufak bir fikrimiz yoktur. Bir çoğumuz Mercedes’in kime ait olduğunu
bilmezken, Apple ve Microsoft’un sahibini hepimiz tanırız. Sektör, popülerite
gibi bir çok duruma göre bu bilinirlik ve özdeşleşme değişir. Marka ile
markanın sahibi arasındaki en büyük özdeşleşme belki de Apple’da var. O kadar
ki Steve Jobs’un ölümünden sonra bile devam ediyor.
Tekrar Hoşgeldin
Steve
Wall Street
Journal’dan James Hookway’in yalancısıyım. Apple’da yazılım mühendisi olarak
çalışan Tony Tseung, Steve Jobs’un ölümünden sonra Tayland’da bir budist gruba
eposta gönderip eski patronunun akibetini soruyor. Diğer tarafta işlemler yeni
bittiğinden mi, Jobs’a yeni ulaşabildiklerinden mi bilmiyorum ama Tony’nin
epostasına cevap Ağustos ayında geliyor. Gelen cevaba göre Jobs, Apple’ın
Kaliforniya’da bulunan genel merkez binasındaki eski ofisinin üstünde camdan
mistik bir sarayda savaşçı bir filozof olarak reenkarne olmuş durumda yaşıyor. Bize
bu müjdeli haberi veren Bangkok’un kuzeyindeki Dhammakaya Tapınağı’nın
başrahibi Phra Chaibul Dhammajayo. Rahibe göre Jobs bilim ve sanatla donatılmış
bir şekilde yeniden doğdu ve zamanının çoğunu bir Apple mağazasını andıran cam
sarayında geçiriyor. Orada yalnız da değil. Yanında Iphone ve Apple’in diğer
ürünlerini dünyadakiler için geliştiren yirmi tane de dahi hizmetkarı var. Jobs
herhangi bir müziği dinlemek istediğinde otomatik olarak o müzik çalmaya
başlıyor ve acıktığında hemen yardımcılarından birisi ona lezzetli bir yemek
getiriyor. 35-40 yaşlarında, saçlı ve dünyadaki halinden daha yakışıklı. Sürprizler
bununla da bitmiyor. Phra Chaibul’a göre Jobs’un daha önce de başka hayatları
vardı. Önceki hayatlarında kendisini geliştirecek bir çok işten sonra bizim
bildiğimiz iPhone’u yaptı.
Jobs’un reenkarnasyon
macerası çok da kolay olmadı aslında. Bu reenkarnasyonu hızlandırmak için
Malezya’da bir grup Jobs hayranı bundan bir kaç ay önce tropikal bir adada
toplandılar. Reenkarnasyon sürecini hızlandıracağı inancıyla hepsi ellerindeki
elmalardan birer ısırık alıp denize attılar. Burada, elma ısırmaları Apple’ın
ismi ve logosu olmasından mı kaynaklanıyor yoksa reenkarnasyonla ilgili başka
bir etkisi mi var bilemiyorum. Eğer tamamen markaya bağlıysa Microsoft’un
sahibi Bill Gates hayranlarının vay haline. Jobs kadar hayranı olmasa da
kendine göre çevresi olan, hali vakti yerinde bir insan neticede. Acaba o ölmüş
olsa benzer bir durumda hayranları neyi ısırıp denize atacaklar. Microsoft’un
isminde de, logosunda da somut bir nesne yok. Belki de hayranlar bu yüzden
şimdiden küçük ve yumuşak bir nesne arayışına geçmişlerdir.
Bu arada
Tayland’daki tüm budistler ve yetkililerin buna inandığını söyleyemeyiz. Bir
grup budist ve budist rahipleri Dhammajayo’yu kendi inancını yaymak ve para
toplayabilmek için böyle bir iddiayı ortaya atmakla suçluyor.
Ne Güzel
Zamanlama
İşin inanç
boyutu bir yana, tüm bunların yeni bir iphone, üstelik de Steve Jobs’suz ilk
iphone’un piyasaya sürülmesinden hemen önce çıkması çok ilginç bir rastlantı. Üstelik
Jobs’un önceki hayatlarında kendisini geliştirip sonunda iphone’u yaptığı
iddialarıyla birlikte. İnsanın aklına kötü kötü şeyler gelmiyor değil. Sonuçta
iphone ve Apple’ın adı hep Steve Jobs ile anıldı. Iphone ilk kez Jobs’suz
piyasaya çıkacak. Şirketiyle, markasıyla bu kadar özdeşleşen bir girişimci ve
yönetici az bulunur. Bugün yenilik ve teknoloji deyince akla ilk gelen
markalardan birisinin sahibiydi Jobs. Sanırım bir çoğumuz bir kaç teknoloji
firması haricinde bir çok dünya firmasının sahibini veya üst düzey yöneticisini
tanımayız. Ama Jobs’un ayrı bir yeri vardı. Jobs markasını yaşatmak için mi,
Jobs hayranlarına yeni iphone’da onun parmakları olduğunu anlatmak için mi
bilmiyorum ama, etik olup olmadığı tartışılmakla birlikte ilginç ve başarılı
bir hikayeyle karşı karşıya olduğumuz ortada.
Bir
markanın gücünü ve tüketiciyi nasıl bağladığını göstermek için çok güzel bir
örnek Apple. Firma sahibinin o markayla ne kadar özdeşleştiğini göstermek için
de. Aslında biz bunun benzerlerini küçük işletmelerde çok görürüz. Bakkal,
terzi gibi küçük işletmeler sahibine göre değerlendirilir tüketici tarafından.
Ali bakkal çok iyi, Mehmet terzi çok dürüst, Hasan usta çok maharetlidir. Bu
onların ticaretlerini etkileyen belki de en önemli unsurlardan bir tanesidir.
Sanırım hiç aklımızdan çıkarmamamız gereken nokta şu; ismimiz bizim markamız,
yüzümüz ve bedenimizse logomuz. Bu ikisi hafızalara hangi duygular ve
yargılarla kazınmışsa yaptığımız her işte bunun etkisini görürüz.
Bu yazı www.eurovizyon.co.uk sitesinde 12 Eylül 2012'de yayınlanmıştır.
No comments:
Post a Comment