Olimpiyatların devam ettiği şu dönemde
olimpiyattan bahsetmek bir moda. Olimpiyatla ilgili yazmak, söylemek, sosyal
ağlarda mesaj vermek, dört yılda bir yaşanan dönemsel bir moda olarak karşımıza
çıkıyor. Başka zaman adını hatırlayamadığımız spor dallarını izliyor,
tahminlerde bulunuyor, üstelik yorup yapıp tartışıyoruz. Dahası o spor dalının
geleceği hakkında fikir beyan ediyoruz. Henüz ülkemizin madalya alamamış olması
da bir çok hazır pişmiş yorumları önümüze süren insanlar için de fırsat
doğuruyor. Bu tespitleri olimpiyatlar başlamadan yapıp, şu anki durumu tahmin
etme yeterliliği ve cesareti olmayanlar için gün doğdu.
Olimpiyatlar
Nasıl Gidiyor?
2012 olimpiyatlarının Londra’da
yapılacağı kesinleştiğinden beri bu konu halk arasında önem kazanıyor ve
devamında akla yeni yeni sorular getiriyor. Halkın aklına ilk önce
“olimpiyatlardan nasıl bir kazanç sağlayabilirim?” sorusu geldi. Kimileri
olimpiyatlar için yeni yatırımlar yaptı, projeler geliştirdi, yeni alanlara
girdi. Kimileri kendi sektörlerinde gelişim ve arayış içerisine girdiler.
Kimisi de sadece bekledi. Olimpiyatlar için şehre yatırımlar yapılmaya
başlandı. Sonra Londralılar bir başka soru sordular: “Tüm bu yapılan binalar
ne?”. Bu merak içerisinde dev ve ilginç yapılar büyümeye devam etti. Olimpiyat
köyü inşası için özellikle son beş-on yıldır bilinçli bir şekilde
geliştirilmeye çalışılan Doğu Londra bölgesi tercih edildi. Böylece hem bir köy
inşa edilecek, hem de kalıcı bir yenilenme olacaktı. İnşa sürecinde ve oyunlar
boyunca değerlendirilmek üzere, özellikle yakın bölge halkından, geçici eleman
alımına başlandı. Bu da bölgedeki işsizliği geçici olarak da olsa azaltmak,
olimpiyatların sahiplenilmesini artırmak açısından önemli bir adımdı.
“Olimpiyatlarda biz de bir iş bulabilir miyiz?” sorusu ortaya çıktı bu süreçte.
Buraya kadar herşey normale yakın gidiyordu.
Hayale /
Kabusa Yaklaşıyoruz...
Olimpiyatlara yakın Londralılar yolların
üzerinde olimpiyat işaretiyle kapatılmış şeritler görmeye başladılar. Zaten
trafikten dertli olan Londralılar için bu işaretler yeni bir kabusun
habercisiydi. “Olimpiyat şeridi” adı verildi bu yollara ve bu şeridi
kullananlara ağır para ve puan cezaları olacağı her yerde ilan edildi. Bu şeritler örümcek gibi şehrin birçok kısmını
kaplamaya başladı. Radyolar ve televizyonlar Londralılara olimpiyat süresince
Londra’nın çok kalabalık olacağını, mümkünse araba kullanmamalarını, hatta en
güzelinin özellikle yoğun saatlerde evlerinden çıkmamaları olacağını söylemeye
başladılar. Sanki bir kasırga gelecekti ve radyolar bunun için tüm şehri
uyarıyorlardı. Bu durum kimi insanda bir heyecan, macera ve ticari kazanç
beklentisi doğururken, kimilerinde de bir tedirginlik ve gerginlik oluşturmaya
başladı.
Olimpiyatların en özel ve beklenen kısmı
açılış seramonisine sıra geldi. Bu görkemli açılış töreni sırasında şehrin her
tarafında dev ekranlar eşliğinde sokak partileri devam etti. Ertesi gün
olimpiyatların ilk günüydü ve Londralılar şimdiden sanki her biri bir altın
madalya garantilemiş gibi seviniyorlardı. İnsanlarda olimpiyatlarla ilgili
garip bir merak ve heyecan vardı.
Yeni
Sorular
Heyecanla beklenen olimpiyatlar geldi ve
sorulara yeni bir tanesi daha eklendi: “Eeee?”. Kısa ama çok şey ifade eden bu
soru bir şaşkınlık ve hayal kırıklığının ifadesi ortada dolaşıyordu. Nasreddin
Hoca’nın fıkrasındaki gibi herkes ciğeri arıyordu. Olimpiyat köyü etrafı
kilometrelerce öteden kapatılmış, bir çok ana ve ara yollar kapatılmış,
olimpiyatlara gelen insanların uğrama ihtimalinin çok düşük olduğu sokak
aralarında bile park yasağı saatleri fazlalaştırılmış, Londralılar Londra’dan
soğumuş ve imkanı olanlar hep şehir dışına kaçmışlardı. Olimpiyata katılmayı
düşünmeyenler tatillerini bu tarihlere denk getirip şehirden uzaklaştılar.
Sporcular olimpiyat köyünden çıkmıyorlar, gelen heyetler ve ziyaretçiler de
sadece belli alanlarda bulunuyorlardı. Hala oyunlardaki boş koltuklar dikkat
çekiyor, otellerde de yer yer boşluklar var. Olimpiyat kafileleriyle çalışanlar
haricinde konaklama ve ulaşım sektörü olimpiyatlardan memnun değil. Bölge esnafı,
olimpiyata gelenlerden bir kazanç sağlayamamakla birlikte günlük halihazırdaki
müşterileri olan Londralılar’ın da şehirden uzaklaşmasıyla işlerinin daha da
düştüğünden şikayetçi. Özetle bir çok Londralı için olimpiyatlar bir hayal
kırıklığı. Elbette bu işten kazanç sağlayan bir çok işletme olmuştur. Fakat
bölge halkı ve esnafı için büyük bir fırsat olmadığı açık. Tabii ki
olimpiyatlardan sonra ortaya çıkan sayılar bizlere daha net ifade verecek. Bu
sayıların hangi şartlarda ve nasıl elde edildiği ile ilgili soru işaretleri de
açıklamalarla beraber yerini alacak. Halk bu kadar hayal kırıklığından
bahsederken olimpiyatların ilk haftasında Visa kartı ile İngiltere dışından
gelen misafirlerin yaptıkları harcama 565 milyon Avro. Sadece Türkiye tanıtım
için 300 bin sterlin harcamış. İş yine ciğerde bitiyor. Ortada kocaman bir
ciğer olduğu kesin.
Zaten ekonomik sıkıntı içerisinde olan
İngiltere’de olimpiyatlar süresince kalıcı olan tek şey herhalde yapılan tesis
ve binalar. Olimpiyatların bitmesine yaklaşık bir hafta kaldığı şu günlerde de
ortaya çıkan yeni soru olimpiyatlardan sonra bunca bina ve tesisin nasıl
değerlendirileceği.
Olimpiyatlara bir hafta kala
olimpiyatların güvenliğinden sorumlu şirketin yeterli eleman istihdam
edememesi, Wembley Stadı’nın anahtarlarının kaybedilmesi gibi eksikliklere
rağmen İngiltere, bu tesisleri olimpiyatlar sonunda iyi değerlendirirse bu
sınavı başarıyla atlatmış sayılabilir. 2020 olimpiyatlarına aday olan
şehirlerin iyi okuması gereken bu süreçte kritik soru: Ciğer nerede?
Bu yazı, www.eurovizyon.co.uk sitesinde 06.08.2012 tarihinde yayınlanmıştır.
No comments:
Post a Comment