“Müşteri
velinimetimizdir” sözünü eskiden hemen hemen gittiğimiz tüm küçük esnafta duvara
asılı görürdük. Hep bahsedilen üretim odaklı olmaktan müşteri odaklı olmaya
geçiş sürecinin güzel bir işaretidir bu söz. Müşterilerine kıymet verdiklerini
göstermek isteyen şirketler işe onları tanımaktan başladılar. Bu da müşteri
ilişkileri yönetimi (CRM) isminde yeni bir alanı doğurdu. Şirketler bu konuda o
kadar ileriye gittiler ki hakkımızda en yakın dostumuz, hatta ailemizden daha çok
bilgiye sahip oldular.
Hayata
pazarlama penceresinden bakanlar için herkes bir şekilde bizim müşterimiz. Buna
çalışanlarımız da dahil. Müşteri ile ilişkilerde bu kadar ileri giderken acaba
çalışanlarımızla ilişkilerimizi sorguluyor muyuz? Bize en büyük katma değeri
verenler, çalışanlarımız. Yeni trendde çalışan memnuniyeti de oldukça önem
kazandı. Beraber çalıştığımız arkadaşımızın sadece işle ilgili özelliklerini
değil, ailesi, zevkleri, inancı, sağlığı gibi paylaşmakta sakınca görmediği her
özelliğini bilmemiz onlarla daha iyi iletişim kurmamızı sağlar. İletişim ve
empati çalışanımızın mutluluğunu, şirketteki huzurunu ve verimini artırır.
Müslüman Mahallesinde Salyangoz Satmak
Bu
tabir müşteriyi tanımadığımızda ne hallere düşebileceğimizi gösteriyor. Aynı
durum çalışanlarımız için de geçerli. Dünyanın en büyük şirketlerinden birisinin
İngiltere ofisinde 2012 yılında başarılı projelere imza atmış bir arkadaşım
geçenlerde müdüründen anlamlı (!) bir noel hediyesi aldı. Yöneticinin bu
inceliği, personeline vermeye çalıştığı değer çok güzel. Eminim bu yönetici de
yaptığından çok mutluluk duymuştur. Fakat siz hayatında alkol kullanmamış bir
insana bir şişe şarap alırsanız, en iyi ihtimalle aldığınız şarap mesai
bitmeden çöp kutusuyla buluşur. Zaten hediyeyi alan arkadaş da o en iyi ihtimal
gerçekleşti. Çalışanın inancı, kültürü, tüketim alışkanlıklarını bilmek, onu
tanımanın önemli bir adımı. Bu bir şişe şarap hediyesini hediye alan çalışan alkol
bağımlılığından kurtulmaya çalışan birisi de olabilirdi.
Şirketimizin
ne kadar büyük olduğu personel ilişkileri yönetimine odaklanmamız açısından
önemli değil. Önemli olan hep bir “aile” olarak nitelendirdiğimiz çalışma
ortamlarımızda, zamanımızın büyük çoğunu paylaştığımız insanları daha iyi
tanımak, ilişkileri geliştirmek, onları ailenin bir parçası haline getirmek.
Müşteri ilişkileri yönetimine büyük yatırımlar yapan, karmaşık yazılımlar satın
alan şirketler, çalışan ilişkileri yönetimine en az müşteri ilişkileri kadar
yatırım yapmalıdırlar. İnsan kaynakları birimleri bu konuda yöneticilerin en
büyük yardımcısı ve destekçisi olabilirler. Küçük işletmeler, aile şirketleri
bile bu konuları göz ardı etmemelidirler. Ofis dışı aktiviteler bunun için güzel
bir fırsattır.
Bugün
özellikle “iş arayan” kesimden ziyade “iş seçen” kesim şirketlerin personel
ilişkilerine çok önem veriyor. Bu konuda Google dünyaca ün yapmış bir firma.
Türkiye’de ise Turkcell ve Unilever firmaları başı çekiyor.
Hep
bahsettiğimiz “değer vermek” burada da karşımıza çıkıyor. Kendi çalışanlarımızı
tanıyarak hem onların en verimli şekilde çalışmalarını, hem de mutlu olmalarını
sağlayabiliriz. Öyleyse irili ufaklı şirket sahipleri ve yöneticileri, çalışanlarımıza
“değer biçmeyi” bırakıp “değer vermeye” başlayalım.
Bu yazı 24 Aralık 2012 tarihinde www.eurovizyon.co.uk sitesinde yayınlanmıştır.
No comments:
Post a Comment